18 Mart 2009 Çarşamba

FAZLA KİLOYU CİDDİYE ALMAK GEREKİYOR


@*******FAZLA KİLOYU CİDDİYE ALMAK GEREKIYOR********@
Herşey beyinde bitiyor. Az yemek ve bazı durumlarda hiç yememek kararını vermeniz gerek. Yediklerim az olacak ve tadına bakacak kadar yiyeceğim derseniz, fazla yemek yemeği vücudunuza verilecek zarar olarak görürseniz işiniz artık çok kolaydır.



BÜTÜN BUNLARI BİLİYORUM AMA YAPAMIYORUM DİYORSANIZ, BU KONUDA DESTEĞE İHTİYACINIZ VARSA DOĞRU YERDESİNİZ…..




Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Sağlıklı Zayıflama Merkezi bu konularda size destek olmak için hizmetinizde… Dahiliye Uzmanı, Beslenme ve Diet Uzmanı ve Uzman Psikoloğumuzun desteği ile hizmet verecek olan merkezin temel amacı katılımcıları hatta yakınlarını öncelikle bilinçlendirmek. Ama bilgilendirmek elbetteki yetmiyor, bilgileri tutum değişiklikleri ile pekiştirmek ve kalıcı hale getirmek gerekiyor.....

Sağlıklı Zayıflama Merkezi’ni diğer zayıflama programlarından farklı kılan en önemli özellik büroda yapılan görüşmelerle sınırlanmaması. Bireysel zayıflama programlarının aksine 10-15 kişilik gruplar halinde yoğun sosyal aktiviteleri barındıran bir program…
Zayıflama programı 5 ay gibi uzun süreye yayılıyor.

Eğer gerekli görülür ise ek programla 10 aya uzatabiliyor..@@@

ANNE SÜTÜNÜN FAYDALARI


Anne Sütü



Dünyaya yeni gelen bir bebek için besin hazırlamak gerekseydi, kompozisyonunda şu maddelerin belli oranlarda olması gerekirdi… su, protein, aminoasit, karbonhidrat, yağ, yağ asitleri, mineral ve vitaminler (A, sekiz alt grubu olan B, C, D, E ve K vitaminleri).. Bu yüzden çocuğa rahmet çeşmesinden akıtılan anne sütünün % 90'ı sudur...

Büyüme ve organ tamiri için gerekli temel besin olan proteinler, anne sütünde katı (kazein) ve çözünebilir (whey) protein şeklindedir.
Anne sütündeki kazein inek sütündeki kazeine göre daha yumuşak pıhtılar oluşturur ve sindirilmesi daha kolaydır. Anne sütündeki whey proteinlerinin çoğu anti -enfektif hususiyette yaratıldığından, bebeği enfeksiyonlardan korumada rol alırlar değerli dinleyiciler...

Hayvan sütlerinde ise, bebeğe faydalı olacak anti-enfektif proteinler yoktur. Bağışıklık sistemi tam olarak gelişmediğinden, bebek, enfeksiyonlarla mücadele edemez.

Bu yüzden bebeğin korunması, bebekler için hem bir besin, hem de bebeği enfeksiyonlara karşı koruyan canlı bir sıvı özelliğindeki anne sütü yoluyla sağlanır. Anne sütünde bulunan makrofajlar ve lenfositler canlı olduğundan, hiçbir besin, anne sütünün yerini tutamaz.

. Kur'an-ı Kerim de, Kasas suresinde, Firavun'un akıl almaz zulmü ve Allah'ın, onu ibret alınsın diye nasıl cezalandırdığı anlatılır. Firavun'a, bir kâhin İsmail oğullarından bir bebeğin doğacağını ve kendi krallığına son vereceğini bildirir.

Bunun üzerine Firavun, doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Doğan bütün erkek çocuklar Firavun'un emriyle öldürülürken, annesi Hz. Musa'ya (as) hamile kalır. Ve bebeğini doğurur. Hz. Musa'nın (as) annesinin ilk düşündüğü şey, bebeğini Firavun ve askerlerinden korumaktır.

Tam bu esnada anneye şu âyet ilham edilir:

"Bunun içindir ki, Musa dünyaya gelince annesine şöyle ilham ettik. O’nu bir süre emzir. Şayet onun başına bir şey geleceğinden endişe edersen, ırmağa bırak, hiç endişe etme, hiç üzülme, biz O'nu sana kavuşturacağız ve O'nu resullerden yapacağız." (Kasas, 7)

Bebeğini Firavun'dan korumaktan başka bir düşünceye sahip olmayan anneye, Allah'ın ilk emri, "O’nu bir süre emzir!" olmaktadır.

Surenin bu âyetten önce ve sonra gelen âyetlerine baktığımızda âyetin ana temasının bebeği korumak olduğu açıkça görülmektedir.

Ana fikri bebeği öldürülmekten korumak olan bu âyette, başlangıç cümlesi, neden "O’nu bir süre emzir!" olmaktadır? Çünkü bebeği bekleyen tehlike, sadece Firavun'un askerleri değildir.

Bugün ulaştığımız tıbbî bilgilerle artık kesin olarak biliyoruz ki, yeni doğan bebeğin bağışıklık sistemi yeterli olmadığı için, mikroplara karşı da korunması gereklidir.

Hatta mikroplara karşı korumanın önceliği vardır. Çünkü Firavun'un askerleri çocuğu bulmadan önce, çocuğun mikroplarla karşılaşması kaçınılmazdır. Bunca stres altında bulunan bir anne, bebeğin temizliğine ve bakımına yeterince özen göstermeyebilir. Bu da bebeğin enfeksiyonlara yakalanma riskini artırır.

Onun için, Allah (cc) Hz. Musa'nın annesine birinci öncelik olarak bebeğini emzirmesini vahyediyor. Anne sütünü yaratan Allah (cc) olduğu için, elbette anne sütünün bebeği mükemmel beslemesinin yanı sıra, enfeksiyonlara karşı koruyacağını da biliyor. Aslında emzirme olmadan da Allah bebeği koruyabilir. Fakat sebepler dünyasında yaşayan bizlere bir ölçüyü hatırlatıyor. Ayrıca emziren annenin endişelerden ve korkulardan uzak olması gerekir.

Stresli bir ortam annenin sütünün azalmasına ve giderek kesilmesine sebep olur. (Dünya Sağlık Örgütü-1993, UNICEF, 1993-Beslenme Bölümü- H-10F) Bu âyetin "emzir!" emrinden sonra gelen cümlelerine bakılırsa, endişe içinde olan bir annenin rahatlatıldığı görülür: "Şayet O'nun başına bir şey geleceğinden endişe edersen, ırmağa bırak, hiç endişe etme, hiç üzülme, biz O'nu sana kavuşturacağız ve O'nu resullerden yapacağız. " Bu cümleler tamamen "O'nu bir süre emzir!" beyanını desteklemektedir.

Emziren annede yüksek seviyede prolaktin hormonu salgılanır. Prolaktin hormonunun süt yapılmasını sağlamanın yanı sıra, anneyi gevşetme ve stresin olumsuz tesirlerinden koruma fonksiyonu da bulunmaktadır. Derin bir endişe içinde bocalayan anneye özellikle emzirmenin emredilmiş olması bu yönüyle de anlamlıdır.

Ana fikri çocuğun korunması olan âyete, "O’nu bir süre emzir!" emriyle başlamak her yönüyle bir mucizedir ve tıp âlemi olarak , son otuz yıl içinde öğrendiğimiz, anne sütünün koruyuculuğu bilgisiyle tam bir uyum içindedir. Anne sütüne, karbonhidratlardan bebeğin bağırsağına uygun olan lâktoz şekeri konulmuştur.

Bu madde yavaş ve kolay sindirildiğinden, kan şekerini, çocuğun ihtiyacına uygun oranlarda tutar. Anne sütündeki lâktoz miktarı, anne diyetinden etkilenmez. Lâktoz, ayrıca sütteki kalsiyum emilimini artırır. Lâktozu meydana getiren moleküllerden biri olan galâktoz molekülü, bazı yağ molekülleriyle birleşerek bebeğin beyin gelişimi için çok önemli olan bileşikleri meydana getirir. Lâktoz bebeğin bağırsaklarında lâktobasillus bifidus denen mikropların çoğalmasında rol alır. Böylece bebeğin bağırsak florası, zararlı olmayan bu bakterilerden teşekkül eder. Sonuçta bebeğin ishallerden korunması da anne sütüyle sağlanır.

Anne sütünde ayrıca 100'den fazla çeşidiyle oligosakarit denen küçük şekerler vardır değerli dostlar... Oligosakaritler ve diğer anti-enfektif maddeler, bağırsaklarda zararlı mikroplara yapışarak bunların bağırsaklara tutunmalarının önlenmesinde ve bu şekilde bebeğin bu zararlı mikroplardan korunmasında rol oynar.

Prematüre bebeklerde, anne sütündeki lâktozun % 90'ından fazlası emme sonrasında bağırsak mukozasıyla kana geçer. Henüz immün sistemi yeterince gelişmemiş prematüreler için oligosakaritler vasıtasıyla sağlanan bu koruma ne annenin, ne de bebeğin iradesiyle sağlanabilir….

Bebekler kendileri için gerekli olan enerjinin büyük kısmını anne sütündeki yağlardan karşılar. Anne sütündeki yağlar, küçük çaplı yağlardır. Bebeğin bağırsaklarından emilimi kolaydır. Her emzirmede, emzirmenin sonuna doğru sütteki yağ oranı yükselir.

Son sütteki yüksek yağ oranı, bebeğin kendisini tok hissetmesini sağlar, bebek emmeyi bırakır ve aşırı beslenmekten kurtulur . Böylece, anne sütü ileriki yaşlarda ortaya çıkacak şişmanlıktan ve onun meydana getireceği zararlardan bebeği korur. Bu zararlar şöyle özetlenebilir değerli dostlar: kalb ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, erişkin tipi şeker hastalığı, karaciğer yağlanması.. .

Anne sütünün mineral muhtevası, anne beslenmesiyle değişmez. Anne sütünde bebeğin ihtiyacı kadar mineral bulunur. Annenin mineral depoları kullanılarak bebeğin ihtiyaçları, anne sütü vasıtasıyla temin edilir. Anne sütünde ilk aylar için yeterli vitamin bulunmaktadır.

Ayrıca anne sütünde büyüme faktörleri, enzimler ve bugün dahi görevlerini anlayamadığımız on çeşit hormon bulunmaktadır. Prematüre (erken doğmuş) bebeklerde, anne sütü diğerlerinden farklı olup, prematüre bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayarlanmıştır…ilahi kudret tarafından…

Doğumdan itibaren iki yıl boyunca ve sonrasında, anne sütü, temel besinlerin, günlük enerjinin ve savunma sisteminin önemli bir vesilesi olur. İkinci yılda, günde sadece bir litre anne sütü alan bir bebeğin; bu sütle enerji ve protein ihtiyacının üçte ikisi ve A, C vitamini ihtiyacının tamamı karşılanır. Eğer bebek günde 1,5 litre anne sütü emebilirse, besin ihtiyacının büyük bölümü karşılanmış olur. Dolayısıyla anne sütü, mümkünse ikinci yılın sonuna kadar verilmelidir değerli anneler.....

Anne sütünün gerçek değeri, tıpta son yıllarda anlaşılmaya başlandı. 1960'lı yıllarda büyük bir mama reklamı kampanyası başlamıştı. Hemen her gün, anne sütünde bulunmayan, ama mamada bulunan bir madde keşfediliyor ve özellikle Amerika'da televizyonlarda yayınlanıyordu. Bu tür ilmî çalışmaların(!) sonucunda, anneler, emzirmekten soğutuluyor ve bir mama nesli doğuyordu.

Bunlar da bilim adına yapılıyordu. 1980 yılında ise anne sütü, sadece ilk dört ay için önerilmeye başlandı . Dört aydan sonra anne sütü, sadece "Sudur, beslemez." deniyordu. 1986 yılında ise, ilk altı ay için,. 1993 yılından itibaren ise, iki yıl için önerildi.

Anne sütünün ikinci yılda da içindeki besinlerin tamamının mevcut olduğu görüldü. Kur'an-ı Kerim'de: "Anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirirler. (Bu hüküm) emzirme müddetini tam yaptırmak isteyenler içindir. Eğer anne-baba birbirleriyle görüşerek ve aralarında anlaşarak çocuğu (iki yıldan önce) sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur." (Bakara, 233) buyrulur.

Tıbbın, daha son on yıl içinde ulaşabildiği anne sütünün iki yıl verilmesi bilgisini, Kur'an asırlarca önce haber veriyor. Şimdi insafla düşünelim, bunu Allah'tan başka kim bilebilir ve 1400 yıl önce, fen ve tıbbın dar imkânlarıyla tespit edilemeyecek bu bilgiyi insanlara bildirebilirdi?

Sütü, Allah yarattığı için, bebeğe kaç yıl verilmesi gerektiğini de şüphesiz en iyi O bilir. Aynı bilgi, Kur'an-ı Kerim'in başka bir âyetinde (Lokman, 14)de verilerek perçinlenmektedir: "Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik. Anası onu zahmet üstüne zahmetle taşımıştır. Sütten kesilmesi ise iki yıl sürmüştür."

KANSER RİSKİNİ AZALTAN YİYECEKLER,


Kanser riskini azaltan besinler listesi

İşte kanser riskini azaltan besinler


kansere karşı koruyucu özelliği olan sebze, meyve, kuruyemiş, tahıl ve hayvansal besinlerin ismi yer alıyor.
İşte kanser riskini azaltan besinler:

Sebzeler: Soğan, sarımsak, lahana, havuç, ıspanak, marul, kıvırcık, salatalık, pazı ve asma yaprağı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, rota, biber, taze fasulye , bezelye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak, domates, pancar, bamya.

Meyveler: Portakal, greyfurt, limon, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, kavun, karpuz, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma, yenidünya.


Kuru yemişler: Leblebi, kestane, badem, fındık, fıstık, ceviz.

Tahıllar: Kepekli ekmek, çavdar ekmeği, bulgur, yarma.

Hayvansal besinler:
Karaciğer, böbrek, yürek, yumurta, yağsız peynir, çökelek, yoğurt. Broşürde kanser riskini artıran faktörlere de yer verildi.
Buna göre sigara içimi, yüksek hızda bakteri ve virüs enfeksiyonu, yapay kimyasallara maruz kalma, alkol tüketimi, radyasyon, yağlı besinlerin fazla tüketimi, yetersiz posa tüketimi, olumsuz çalışma koşulları ve tuzlanmış, tütsülenmiş, dumanlanmış, ateşe çok yakın pişirilmiş besinlerin fazla tüketimi de kanser riskini artırıyor,KAYNAK BUĞÜN

Etiketler